Deprem kuşağında yer alan Türkiye, iki risk ile karşı karşıyadır: Birincisi deprem riski, ikincisi de yapılardan kaynaklanan riskler.
Deprem riski kaçınılmaz olmakla birlikte, güçlü ve depreme dayanıklı yapılar inşa edilmesi ve mevcut riskli yapıların güçlendirilmesi mümkündür. Böylelikle risklerden biri ortadan kaldırılabilir. Güçlendirme kavramı, Türkiye’ de özellikle büyük depremler sonrası gündeme gelmiş ve depreme karşı bir tedbir olarak düşünülmüştür
Güçlendirme kavramı Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde de açıklanmıştır Yönetmeliğin 1.maddesine göre “Yönetmeliğin amacı; yeniden yapılacak, değiştirilecek, büyütülecek resmi ve özel tüm binaların ve bina türü yapıların tamamının veya bölümlerinin deprem etkisi altında tasarımı ve yapımı ile mevcut binaların deprem etkisi altındaki performanslarının değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi için gerekli kuralları ve minimum koşulları belirlemektir”.
Yönetmeliğin Deprem Etkisi Altında Binaların Tasarımı İçin Esaslar Eki’nin 15.9. maddesine göre “Binaların güçlendirilmesi, deprem hasarlarına neden olacak kusurlarının giderilmesi, deprem güvenliğini arttırmaya yönelik olarak yeni elemanlar eklenmesi, kütle azaltılması, mevcut elemanlarının deprem davranışlarının iyileştirilmesi, kuvvet aktarımında sürekliliğin sağlanması türündeki işlemleri içerir.” Bu düzenlemede güçlendirme türleri eleman güçlendirmesi ve sistem güçlendirmesi olarak ikiye ayrılmakta ve ayrı ayrı tanımlanmaktadır.
** GÜÇLENDİRME KAPSAMINDA OLAN YAPILAR
İmar Kanunu’nun geçici 21.maddesine göre, İmar Kanunu’nun geçici 16.maddesi
kapsamında yapı kayıt belgesi alınan yapılar ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 13. maddesinin (b) fıkrasına37 göre, hasar görmüş olmakla birlikte ıslahının mümkün olduğu tespit edilmiş olan yapılarda, ”ilave inşaat alanı yaratmamak kaydıyla” güçlendirme izni alınarak güçlendirme yapılabilir.
Dolayısıyla, geçici 21.maddeye göre güçlendirme, sadece yapı kayıt belgeli yapılar için değil, aynı zamanda ruhsatlı olup da İmar kanunu’nun 21.md sinin yürürlüğe girmesinden önce deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetlerde hasar görmüş yapılar için de mümkündür.
İmar Kanunu’nun güçlendirme iznini düzenleyen geçici 21.maddesi, 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki yapıları kapsam dışında bırakmıştır. Geçici 21.madde bu yapılar hakkında uygulanmaz. Diğer bir deyişle, bu madde hükümlerine dayanılarak, 2863 sayılı Kanun kapsamındaki yapılar için güçlendirme izni alınamaz. Kültür ve tabiat varlıklarının güçlendirilmesi 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na tabidir
Kentsel Dönüşümde
Güçlendirme Seçeneği ve Hukuki Dayanakları
Mevcut binaları yıkıp yeniden yapmak dışında güçlendirme de kentsel dönüşüm için önemli bir seçenektir. Peki hangi durumlarda yıkıma alternatif olabilir ?Konuyu ilgili yasalar ve yargı kararları ışığında inceleyelim.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nda Güçlendirme
Güçlendirme süreci öncelikle 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK) hükümlerine tabidir. KMK madde 19/2 uyarınca, ana yapıda taşıyıcı sisteme etki eden bir inşaat niteliğindeki güçlendirme çalışması, kat maliklerinin ve arsa payının beşte dördünün (4/5) onayı ile mümkündür.
Bununla birlikte, acil durumlarda yasanın bir istisnası vardır. KMK madde 19/2, binanın güçlendirilmesinin zorunlu olduğunun mahkemece tespit edilmesi halinde 4/5 rıza şartının aranmayacağını belirtir. Yargıtay içtihatlarına göre de ana yapının acilen sağlamlaştırılması gerekiyorsa kat malikleri kurulu kararı olmasa bile güçlendirme yapılıp masrafları maliklerden tahsil edilebilir. Bu bağlamda her bir kat maliki, binanın güçlendirilmesinin gerekli olduğunu bilimsel bir raporla ispatlayıp diğer maliklerin onayı olmasa dahi mahkemeden güçlendirme izni talep edebilir.
**Eğer binanın depreme dayanıklı olmadığı ya da güçlendirmesi gerektiği ile ilgili bir kamu kurumunun ya da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca yetkilendirilmiş bir yapı denetim firmasının raporu olursa; artık bu beşte dört şartı aranmaz, tek bir kat maliki bile güçlendirme
sürecini başlatabilir ve diğer tüm kat malikleri de arsa payı oranında bu gidere katlanmak zorunda kalır.
Özetle, can ve mal güvenliğini tehdit eden bir durum varsa hakim müdahalesi ile bina güçlendirmesi yolunun açılması hukuken mümkündür.
**Kat malikleri kurulunda güçlendirme kararı çıkmazsa kat maliklerinden biri KMK 33. Maddesi uyarınca hakimin müdahalesi isteğiyle Sulh Hukuk mahkemesine başvurabilir, mahkeme aracılığıyla proje hazırlatılır ve Kat Mülkiyeti Kanununun 35. maddesinin (d) bendi uyarınca anataşınmazın korunması, onarımı ve bakımının yöneticinin görevleri arasında olduğu, yöneticinin bu işi kat maliklerinden toplayacağı avansla yapacağı dikkate alınarak bilirkişinin saptayacağı güçlendirme maliyetinin kat maliklerinden (davacı da dahil) avans niteliğinde olarak Kanunun 20/b maddesi uyarınca arsa payları oranında toplanması, masrafların daha fazla olması halinde kalan kısmın da kat maliklerinden alınması suretiyle onarımı yapması bu proje kapsamında güçlendirme yapılması mümkündür. Bu avans ve bedelleri ödemeyen kat maliklerinden ayrıca dava açılarak bu bedeller tahsil edilebilir.
KMK hükümleri, güçlendirme kararı alınırken usul şartlarına da vurgu yapar. Kat malikleri kurulunun 4/5 çoğunlukla aldığı kararın geçerli olması için toplantı çağrısı ve oylamanın KMK madde 27 ve devamındaki usule uygun yapılması gerekir. Örneğin, toplantı çağrılarının tüm maliklere iadeli taahhütlü mektupla veya imza karşılığı yapılması şarttır; WhatsApp gibi gayriresmî duyurular geçerli sayılmaz. Usule aykırı şekilde alınan kararlar, çoğunluk sağlansa bile yok hükmünde olup iptal davasına konu olabilir. Karara katılmayan maliklerin, kararın kendilerine bildirildiği tarihten itibaren 1 ay içinde sulh hukuk mahkemesinde iptal davası açma hakları vardır. Sonuç olarak, KMK kapsamında güçlendirme kararı alınması hem yüksek oranda çoğunluk hem de sıkı bir usul denetimine tabidir.
Güçlendirilecek olan yapının üzerinde bulunduğu taşınmazın mülkiyetinin belediyeye veya Hazineye ait olması durumunda; taşınmaz satın alınmadıkça güçlendirme yapılamaz. Güçlendirilecek yapının üçüncü kişilere ait taşınmazlara tecavüzlü olması durumunda güçlendirme için taşınmazına tecavüzlü üçüncü şahısların muvafakati aranır.
Güçlendirilmesi talep edilen yapı, üçüncü kişilere ait taşınmazlara tecavüz ediyorsa, güçlendirme izni verilebilmesi için tecavüz edilen taşınmaz sahiplerinin muvafakati aranmaktadır. Aksi halde güçlendirme izninin alınması mümkün değildir.
Bu madde kapsamında yapılacak güçlendirme iş ve işlemleri 29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun kapsamında yapı denetim kuruluşlarının denetimine tabidir. Yapı denetim kuruluşlarından bu madde kapsamındaki denetim görevini yerine getirmedikleri tespit edilenlere, tespit edilen fiil ve hâllerin durumuna göre, 4708 sayılı Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddesinde yer alan idari ve cezai müeyyideler uygulanır.
Güçlendirme İzni Kim Tarafından Verilir?
İmar Kanunu’nun geçici 21. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere güçlendirme izni, güçlendirme projesi uyarınca ilgili idare tarafından verilmektedir. Bu ilgili ve yetkili idarenin kim olduğu kanunumuzda açıkça ifade edilmemiş olmasına rağmen söz konusu izin, İmar
Kanunu’nun 21. ve 22. maddesi uyarınca yapı izin verme yetkisine sahip olan belediyeler ve valilikler tarafından verilecektir. Uygulamada güçlendirme izninin valilik ve belediyeler tarafından verildiği görülmektedir.
Güçlendirme izni idari işlem niteliğinde olduğundan, iznin iptali yine bir idari işlemle veya yargı kararıyla mümkün olabilir. Eğer verilmiş olan güçlendirme izni hukuka aykırılık taşıyorsa, idari yargıda açılan iptal davasıyla söz konusu işlemi iptal ettirebilmeniz mümkündür. Bunun yanı sıra idare de vermiş olduğu güçlendirme izninin hukuka aykırı olduğunu düşündüğü takdirde bu izni geri alabilme yetkisine sahiptir.
Güçlendirme izninin mahkeme kararı uyarınca iptal edilmesi veya izni veren idare tarafından geri alınması halinde, bu izin hiç verilmemiş sayılır ve iznin verildiği andan itibaren doğurduğu tüm hukuki sonuçlar ortadan kalkar.
6306 Sayılı Kanun Kapsamında Güçlendirme Nasıl Yapılır?
2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, kamuoyunda kentsel dönüşüm kanunu olarak bilinir. Bu kanun temel olarak riskli yapıların tespiti ve hızlı biçimde yenilenmesine odaklanır. Bir bina, lisanslı kuruluşlarca yapılan teknik inceleme sonucunda “riskli yapı” olarak tespit edilip kesinleştiğinde malikler için iki temel seçenek ortaya çıkar: yıkıp yeniden inşa etmek veya güçlendirmek. Uygulamada çoğunlukla yıkım/yapım tercih edilse de, kanun güçlendirme ihtimalini tamamen dışlamamıştır.
Güçlendirme: Kanunda açık bir prosedür tanımlanmamış olsa da, “teknik olarak güçlendirilebileceği tespit edilen yapıların güçlendirilebileceği” ilgili Yönetmelik maddeleriyle şekillendirilmiştir. 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği m.8/5, riskli yapının yıkımı yerine güçlendirilmesinin istenmesi durumunda izlenecek yolu tarif eder. Buna göre, riskli raporu kesinleşen binada malikler, Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün yıkım için verdiği süre içinde şu adımları yerine getirmelidir:
1-Teknik Rapor: Öncelikle güçlendirme teknik olarak mümkün mü tespit ettirilmelidir (yetkili mühendislik bürolarınca detaylı performans analizi yapılır).
2-Malik Kararı: KMK 19/2’de öngörüldüğü şekilde 4/5 çoğunlukla güçlendirme kararı alınmalıdır (riskli bile olsa Kanun, güçlendirme için KMK’nın nitelikli çoğunluk şartına atıf yapıyor).
3-Proje ve Ruhsat: Güçlendirme projesi hazırlatılarak ilgili belediyeden tadilat (güçlendirme) ruhsatı alınmalıdır. İmar mevzuatı uyarınca güçlendirme, yapının taşıyıcı sistemine etki eden esaslı tadilat sayıldığı için ruhsat alma zorunluluğu bulunmaktadır.
4-Uygulama ve Kontrol: Belediyeden alınan ruhsatta belirtilen süre içinde güçlendirme inşaatı tamamlanmalı ve yapı güvenli hale getirilmelidir. İş bitiminde, bina üzerindeki “riskli yapı” şerhinin kaldırılması için İl Müdürlüğü’ne başvurularak kontrol gerçekleştirilir.
Bu şartlar zamanında yerine getirilirse, binanın yıkılması önlenmiş olur; güçlendirme başarıyla tamamlandığında riskli yapı statüsü kaldırılır. Ancak belirtilen süreler içinde bu adımlar
tamamlanamazsa, kanun gereği yıkım süreci kaldığı yerden işler. Nitekim Yönetmelik, süre sonunda yıkılmayan riskli binaların idari makamlarca yıktırılacağını öngörür.
3194 sayılı İmar Kanunuİmar Kanunu ve diğer mevzuat yönü,
Yapı güvenliği konusunda genel çerçeveyi çizer. İmar Kanunu’nun 39. maddesi, tehlike arz eden yapıların maliklerce derhal tahliye ve yıkımını, aksi halde idarece yıkılacağını düzenler. Bu hüküm, özellikle ağır hasarlı veya çökme tehlikesi bulunan binalar için geçerlidir. Öte yandan, deprem sonrası “orta hasarlı” olarak sınıflandırılan binalara belirli süre içinde onarım ve güçlendirme yapma hakkı tanınmış; süresinde yapılmazsa yıkım gerekebileceği öngörülmüştür. Ayrıca Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği madde 58, binanın taşıyıcı sistemine etki eden güçlendirmenin esaslı tadilat kapsamında olduğunu açıkça belirtir.
Yani teknik olarak mümkün ve izinli olduğu sürece güçlendirme, imar mevzuatınca tanınan bir uygulamadır. Ancak imar hukuku yönünden, güçlendirme yapıldığında bina mevcut hali korunduğu için yeni yapılacak binaya uygulanacak otopark, yangın merdiveni, çekme mesafesi gibi güncel şartlardan bazıları aranmayabilir; bu da mevzuat açısından güçlendirmenin sağladığı bir avantajdır.
Güçlendirme Uygulamasının Yasal Dayanağı ve Malik Hakları
Yasal Dayanak: Hem KMK hem 6306 sayılı Kanun, güçlendirmeyi hukuki olarak mümkün kılan hükümler barındırır. Yukarıda belirtildiği gibi KMK mad.19 güçlendirme kararının çerçevesini çizerken, 6306 sayılı Kanun’un uygulama yönetmeliği bu süreci riskli yapılar için detaylandırır. Bu çerçevede güçlendirme yapmak isteyen maliklerin:
Rapor ve Proje: Yetkin mühendislerden performans analizi ve güçlendirme projesi alması,
Karar Süreci: Kat malikleri kurulu kararı için gerekli çoğunluğu sağlaması,
Ruhsat: Belediyeden inşaat ruhsatını temin etmesi,
yasal bir zorunluluktur. Aksi halde, güçlendirme girişimi hukuken geçersiz sayılabilir veya belediyeden onay alınamaz. Özellikle riskli yapılarda 6306 sayılı Kanun uyarınca, bu koşullar sağlanmadığında kamunun yıkım kararı engellenemez.
Maliklerin Hakları ve Yükümlülükleri
Güçlendirme kararı alındığında bu, tüm kat maliklerini bağlar. Karara katılan da katılmayan da, güçlendirme inşaatının uygulanmasına ve masraflarına katlanmak durumundadır. KMK’ya göre güçlendirme giderleri, diğer ortak giderler gibi arsa payı oranında tüm maliklere dağıtılır. Güçlendirme esnasında dairelerin kullanımı etkilenirse (örneğin belirli bir süre binanın boşaltılması gerekebilir), malikler bu sürece katlanmak durumundadır; ancak uygulamada çoğu güçlendirme, kısmi tahliyelerle veya binayı tamamen boşaltmadan da yapılabilmektedir.
Karara katılmayan malikler, yukarıda değinildiği gibi karara karşı yargı yoluna başvurabilir. Sulh hukuk mahkemesinde iptal davası açarak, örneğin binanın aslında sağlam olduğunu veya alınan kararın usulsüz olduğunu ileri sürebilirler. Mahkeme bu durumda teknik bilirkişi incelemesiyle binanın güçlendirmeye ihtiyaç duyup duymadığını değerlendirir. Aksi yönde, binanın yenilenmesini isteyen fakat çoğunluk bulamayan malikler de, binanın riskli olduğunu düşünüyorsa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne başvurarak resmî riskli yapı tespiti talep edebilir. Böyle bir tespit çıkması halinde azınlıkta kalan malikler 6306 sayılı Kanun kozunu kullanarak yıkım sürecini başlatma hakkına sahip olur. Görüldüğü üzere, güçlendirme vs. yeniden yapım ikileminde taraflar farklı hukuki yollara başvurabilmektedir.
Bu noktada yasal mevzuat, ne güçlendirme ne de yıkım kararını mutlak şekilde diğerine üstün tutmamıştır. Önemli olan, maliklerin yeterli çoğunluğu ve bilimsel teknik verilerle desteklenen doğru kararın alınmasıdır. Hem güçlendirme hem yeniden yapım, doğru şartlarda uygulandığında binayı depreme dayanıklı hale getirebilir. Maliklerin menfaat dengesi, mülkiyet hakkı ve kamu güvenliği birlikte değerlendirilerek en uygun çözüm belirlenmelidir.
Yıkıp Yeniden Yapmak Yerine Güçlendirmenin Avantajları
Bir binayı tamamen yıkıp sıfırdan inşa etmek ile mevcut hali güçlendirmek arasında maliyet, süre, hukuki prosedür ve risk bakımından ciddi farklılıklar vardır. Karar verirken şu avantaj ve dezavantajlar göz önüne alınmalıdır:
Güçlendirmenin Avantajları:
Maliyet Tasarrufu: Güçlendirme genellikle yeniden yapımın maliyetine kıyasla çok daha ekonomiktir. Uzmanlar, yeni bina yapım maliyetinin yaklaşık %40’ına kadar olan güçlendirme maliyetinin makul kabul edildiğini belirtmektedir. Özellikle binanın taşıyıcı sistemi kısmi iyileştirmelerle güvenli hale gelebiliyorsa, milyonlarca liralık yeniden inşa maliyeti yerine daha düşük bütçelerle çözüm mümkündür.
Zaman ve Yaşam Kesintisi: Yıkılıp yeniden yapılma süreci, projelendirme ve inşaat dahil çoğu zaman 2-3 yıl sürebilmektedir. Güçlendirme ise kapsamına bağlı olarak birkaç ay içinde tamamlanabilir. Hatta proje elveriyorsa bina tamamen boşaltılmadan, kat malikleri binada yaşamaya devam ederken kademeli güçlendirme yapılabilir. Bu da tahliye ve kirada oturma zorunluluğunu ortadan kaldırarak maliklere kolaylık sağlar.
Mevcut Hakların Korunması: Özellikle büyük şehirlerde imar mevzuatı zaman içinde değiştiğinden, eski binayı yıkıp yaparken kat sayısı veya kullanım alanı kaybı yaşanabilir. Örneğin, yeni imar planı gereği çekme mesafeleri artmışsa veya yola terk isteniyorsa, mevcut binanın alanını aynen yeni projede elde etmek mümkün olmayabilir. Güçlendirme yapıldığında ise bina yerinde kaldığı için imar kaynaklı alan kayıpları önlenir. Maliklerin daire metrekaresi, kat adedi korunmuş olur.
Vergi ve Harç Avantajı: Yeniden inşa sürecinde maliklerin karşısına proje masrafları, ruhsat harçları, altyapı katılım bedelleri, KDV gibi birçok ek maliyet çıkmaktadır. Güçlendirme projeleri ise genellikle bu yüklerin bir kısmından muaftır veya daha düşük bedellidir. Örneğin,
güçlendirme inşaatında harç ve vergi muafiyetleri olmasa da, yeniden yapım halinde karşılaşılan müteahhit kârı, noter masrafları, tapu harcı gibi külfetler güçlendirmede söz konusu olmaz.
Kültürel ve Çevresel Faydalar: Bazı binalar tarihi veya mimari öneme sahip olmasa bile bulundukları çevreye uyum sağlayan yapılardır. Güçlendirme, yapının dokusunu ve estetiğini koruyarak sadece içten güçlendirmelerle depreme dayanıklı hale getirmeyi sağlar. Böylece kentsel siluet ve kültürel doku bozulmamış olur. Aynı zamanda yıkım molozu çıkarmamak ve mevcut malzemeyi kullanmak, çevreye daha az atık verilmesi anlamına gelir.
Yargı Kararlarında Güçlendirme Örneği
Güçlendirme konusunda malikler arasındaki anlaşmazlıklar sıkça yargıya taşınmakta ve bu alanda önemli içtihatlar oluşmaktadır. Danıştay ve Yargıtay kararları, güçlendirme seçeneğinin hukuken geçerli ve uygulanabilir bir yöntem olduğunu teyit etmektedir.
Örneğin, İstanbul Kadıköy’de riskli ilan edilen bir bina hakkında malikler güçlendirme yapmak istemiş ve gereken adımların çoğunu atmışlardı (teknik rapor alınıp 4/5 onay sağlandı, proje İTÜ’ye hazırlatıldı ve belediyeye ruhsat başvurusu yapıldı). Ne var ki idare, güçlendirme süreci uzadığı için binanın yıkılması gerektiğinde ısrarcı oldu. Bu ihtilaf Danıştay’a taşındı. Danıştay 6. Dairesi 2020 tarihli bir kararında, davacı maliklerin güçlendirme için mevzuatın aradığı bütün şartları mahkeme kararı öncesinde yerine getirdiğini vurgulayarak yerel mahkemenin yıkım yönündeki kararını bozmuştur. Danıştay, belediye tarafından geç de olsa güçlendirme ruhsatının verilmiş olmasını ve güçlendirme seçeneğinin hukuken açık olmasını dikkate alarak, binanın yıkımı yerine güçlendirme ihtimalinin değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Bu karar, riskli yapı statüsündeki binalarda dahi usulüne uygun güçlendirme yapıldığında yargının bunu koruyabildiğini göstermesi açısından emsal niteliğindedir.
Bir diğer dikkat çekici içtihat, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2021/11573 sayılı kararıdır. Bu olayda bir apartmanda malikler arasında anlaşmazlık çıkmış; çoğunluk binayı yıkıp yeniden yapmak isterken bazı malikler güçlendirme talebiyle dava açmıştır. İlk derece mahkemesi kat malikleri kurulunun kararını iptal etmiş fakat güçlendirme talebini reddetmiştir. Dosya Yargıtay’a geldiğinde yüksek mahkeme, KMK madde 19 gereği maliklerin binanın sağlamlığını koruma yükümlülüğüne dikkat çekerek kritik tespitler yapmıştır. Yargıtay kararında, binanın bilimsel testler sonucu güçlendirilebileceğinin anlaşıldığı ve güçlendirme maliyetinin yeni inşaat maliyetinden daha az olduğunun belirlendiği vurgulanmıştır. Dahası, ortada binaya ilişkin alınmış bir yıkım (riskli yapı) kararı da bulunmamaktadır. Yargıtay, önceki içtihatlarına atıfla “ana yapının sağlamlaştırılması zorunlu ve ivedi ise kat malikleri kurulu kararı aranmaksızın da güçlendirme yapılabileceği” ilkesini yinelemiştir. Sonuç olarak bu davada, binanın güçlendirilmesi yönündeki talebin haksız yere reddedildiğine hükmedilerek maliklerin güçlendirme yapma hakkı yargı tarafından korunmuştur.
Bu gibi kararlar, güçlendirme yönteminin hukuken geçerli bir kentsel dönüşüm yolu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Danıştay kararlarında idarelerin güçlendirme projelerine engel olmaktan kaçınması, usulüne uygun süreç işletildiğinde yıkım yerine güçlendirmeye izin verilmesi yönünde bir eğilim görülmektedir.
Yargıtay kararları ise mülkiyet hakkı boyutunda, bir malikin dahi bina güvenliği için güçlendirme talebini diğer maliklere karşı ileri sürebileceğini içselleştirmiştir. Elbette her somut olay kendi teknik bulgularına göre değerlendirilir; mahkemeler binanın deprem güvenliği seviyesini, güçlendirme ile hedeflenen performansın elde edilip edilemeyeceğini uzman bilirkişiler aracılığıyla inceleyerek sonuca varır. Kimi zaman da mahkemeler güçlendirme istemini reddedip binanın yıkılmasının kamu güvenliği için şart olduğuna karar verebilmektedir. Önemli olan, yargı mercilerinin güçlendirme seçeneğini teorik olarak geçerli görmesi ve şartları oluştuğunda bunu maliklerin önünde bir yol olarak tanımasıdır.
Sonuç Olarak; Yıkım Tek Çare Değil
“Kentsel dönüşümde tek çarenin yıkım olduğu” anlayışı, günümüz hukuk ve mühendislik pratiğinde geçerliliğini yitirmektedir. Mevzuatımız, binaların yıkılıp yeniden yapılmasına güçlü destek ve teşvikler sunsa da, güçlendirme seçeneğini de hukuki bir çerçeveye oturtmuştur. Doğru koşullar altında, mevcut bir binayı güçlendirmek hem can güvenliği açısından yeterli hem de ekonomik açıdan rasyonel bir çözüm olabilmektedir. Özellikle tarihi değeri olan veya imar hakkı kısıtlı yapılarda güçlendirme, kentsel dönüşümün vazgeçilmez bir parçasıdır.
Elbette güçlendirme her durum için uygun bir çözüm olmayabilir. Ağır riskli yapılar yani “kurtarılamayacak” binaların yıkılıp yenilenmesi ise kaçınılmazdır.
Diğer yandan sağlamlaştırılabilecek yapıların yıkılması, hem ekonomik kayıplara hem de şehir hafızasının yok olmasına yol açabilir. Bu nedenle, güçlendirme, her bina özelinde detaylıca değerlendirilmeli, maliklere bilinçli tercih yapmaları için yol gösterilmelidir. Mevzuatın da bu yönde gelişmesi, örneğin güçlendirme karar nisaplarının yeniden yapımla eşitlenmesi veya teşvik mekanizmalarının güçlendirmeyi de kapsaması, dönüşüm sürecine olumlu katkı sağlayacaktır.
Sonuç olarak, kentsel dönüşümde yıkım tek çare değildir. Depreme dirençli şehirler yaratmak için farklı enstrümanlar mevcuttur ve güçlendirme bunların önemli bir parçasıdır. Bina bazında hukuki haklar doğru kullanıldığında ve teknik gereklilikler yerine getirildiğinde, güçlendirme ile güvenli yaşam alanları oluşturmak mümkündür. Hem maliklerin hem idarelerin, yıkım ve yeniden yapım ile güçlendirme arasındaki dengeyi gözeterek en faydalı çözümü bulması, kentsel dönüşümün sağlıklı ilerlemesi için şarttır.
Kaynaklar:
Kat Mülkiyeti Kanunu m.19 ve ilgili hükümler
6306 Sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği
Planlı Alanlar İmar Yön. m.58/1 (güçlendirmeyi tanımlayan hüküm)
Danıştay 6. Daire, E.2019/8469 K.2020/1286, 11.02.2020 T. (Kadıköy güçlendirme kararı)
Yargıtay 20. HD, E.2021/11573 K.2021/10848, 18.10.2021 T. (Güçlendirme hakimin müdahalesi kararı)