Karar İncelemesi – Danıştay 10.D. E.2021/3687, K.2025/1505

Karar İncelemesi – Danıştay 10.D. E.2021/3687, K.2025/1505

11.03.2025 Tarihinde Danıştay 10.Daire oy çokluğu ile bir karar verdi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’ na 30 gün içinde temyiz yolu açık olarak verilen bu karara, karşı oy görüşü de sunuldu. İncelemeye konu karar özetle: “Adalet Bakanlığı Bilirkişilik Daire Başkanlığının resmi internet sayfasında 07/09/2020 tarihinde yayımlanan Bilirkişilerin Uyacağı Rehber İlkeler ve Bilirkişi Raporlarında Bulunması Gereken Standartlar’ın 27. maddesinde yer alan ‘Bilirkişi münhasıran hâkimin yetkisinde olan, kusurluluk konusunda (asli/tali kusurlu, kusursuz, yüzdelik kusur oranı) herhangi bir değerlendirme yapamaz. Aksi yöndeki tutum bilirkişilik görevinin sınırlarını aşmayı ve hâkimin yerine geçmeyi ifade eder.’ ibaresinin İPTALİNE” şeklindedir. Mahkeme Heyetinin çoğunluk görüşünü paylaşmayan üye karşı görüşünü özetle, gerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiliğe yönelik maddelerinde ve 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. Maddesinde yer alan hükümlere dayandırmaktadır. Çünkü, anılan bu hükümler, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağını; bilirkişinin, görevinin çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlarla sınırlı olduğunu; hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunmanın hakimin görevi olduğunu ve dolayısıyla bilirkişinin hukuki değerlendirmede bulunamayacağını düzenlemektedir. Muhalif üye, iptaline karar verilen Bilirkişilerin Uyacağı Rehber İlkeler ve Bilirkişi Raporlarında Bulunması Gereken Standartlar’ın 27. Maddesinin mevcut yasal düzenleme ile uyumlu olduğunu haliyle hukuka aykırılıktan söz edilemeyeceğinden iptal davasının reddine karar verilmesi gerektiği görüşünü dile getirmiştir. Davacının dilekçesinde iptal talebine dayanak yaptığı gerekçe suç ve cezanın ancak kanunla düzenlenebileceğini düzenleyen Anayasa’nın 38/1 madde fıkrasıdır.

Danıştay Kararında, dava konusu olayla ilgili mevzuat düzenlemelerinde yer alan hükümlere de yer vermiştir: Bilirkişilik Kanununa göre; “Bilirkişi: Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde oy ve görüşünü sözlü veya yazılı olarak vermesi için başvurulan gerçek veya özel hukuk tüzel kişisidir” (6754 s.Bil.K.2/b). “Bilirkişi, görevini dürüstlük kuralları çerçevesinde bağımsız, tarafsız ve objektif olarak yerine getirmelidir”, “Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamayacaktır”; “Bilirkişi, hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz”; “Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz”; “Bilirkişinin, kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir kimseye devredemez” (6754 s.Bil.K.m.3).

Bilirkişilerin denetimine ilişkin kuralların belirlenmesi Bilirkişilik Daire Başkanlığı’nın görevlerindendir. Bilirkişilik Bölge Kurullarına ise bilirkişilerin denetimini yapma görevi verilmiştir. Bu denetleme görevi Bilirkişilik Bölge Kurulu tarafından kendiliğinden veya başvuru üzerine yapılabilecektir. Ancak bu denetleme ve inceleme bilirkişinin teknik ve özel bilgisini ölçmeye yönelik olmayıp, bilirkişi raporlarının kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelerde gösterilen usul ve esaslara uygun hazırlanıp hazırlanmadığı ile Daire Başkanlığı tarafından belirlenen rehber ilkelerle bağdaşıp bağdaşmadığı hususlarını kapsayacağı yine yönetmelikte belirtilmiştir. Ayrıca temel ilkeler ve etik ilkelere aykırı bilirkişilik faaliyetinde bulunulduğunun tespiti halinde bilirkişinin bilirkişilik yapmaktan yasaklanabileceği de özellikle belirtilmiştir. (6754 s.Bil.K. m.13-15; 03.08.2017 Tarihli ve 30143 sayılı RG’de yayınlanmış olan Bil.Yön.m.11; m.50, m.59, m.60) “Bilirkişi raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında çözümü uzmanlığı özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz, hakim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirme bulunamaz” (6100 s.HMK m.279/4) hükmüne yer verilmiştir.

Danıştay incelemesinin detaylarına girdiğimizde, davacının ilindeki Bilirkişilik Bölge Kurulu Listesinde bilirkişi olarak yer aldığını; UYAP Bilişim Sistemi Bilirkişi raporları arşiv araştırma kaydı sorgulama ekranında yer alan bilirkişi raporlarının kurul tarafından kendiliğinden incelendiğini; bu inceleme sonucunda bilirkişinin hukuki nitelendirme ve değerlendirmeler de bulunduğunun görüldüğü; uzmanlık alanına girmeyen bir alanda rapor düzenlediği; bu konuda savunmasının alındığı; ve bilirkişi davacıya uyarı cezası verildiği; bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. (Bil.K.m.13/1-c, ve 2.fıkra). İncelemede, 08/09/2020 tarihinde Daire Başkanlığının internet sitesinde yayımlanan dava konusu düzenlemenin 27. Maddesinin iptaline ilişkin açılan davada “…davanın türü ve maddi olayın niteliğine, göre hakim tarafından belirlenen soru çerçevesinde rapor hazırlamakla sorumlu olan bilirkişi tarafından inceleme konusunun sınırını aşacak nitelikte hukuki değerlendirme yapmasına olanak bulunmadığından söz konusu düzenlemede hukuka ve yasaya aykırılık görülmemiştir. “görüşüne ve bilirkişinin kendi uzmanlık alanına girmeyen konuda rapor düzenlemesi nedeniyle uyarılma yaptırımı uygulamasının da hukuka aykırı olmadığı görüşüne yer verilmiştir (Bil.Yön.m.11/2). İncelemede, burada tekrar etmeye gerek olmadığını düşünerek ve özetle; “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller” (HMK m.266); “Bilirkişinin görev alanının belirlenmesi” ( HMK m.273); “Bilirkişinin oy ve görüşünün değerlendirilmesi” (HMK m.282); “Temel İlkeler” (Bil.K.m.3; Bil.Yön.m.5); “Bilirkişilik sicilinden ve listesinden çıkarılma” (Bil.K.m.13); “Kusurun tespiti normatif bir değerlendirmeyle mümkündür ve sadece hâkimin yetkisindedir.

Bilirkişi münhasıran hâkimin yetkisinde olan, kusurluluk konusunda (asli/tali kusurlu, kusursuz, yüzdelik kusur oranı) herhangi bir değerlendirme yapamaz. Aksi yöndeki tutum bilirkişilik görevinin sınırlarını aşmayı ve hâkimin yerine geçmeyi ifade eder.” ( Bilirkişilerin Uyacağı Rehber İlkeler ve Bilirkişi Raporlarında Bulunması Gereken Standartlar m.27). şeklindeki hükümler yer almıştır. Danıştay, bu incelemeler sonunda “bilirkişinin, uyuşmazlığa esas konuda oy ve görüşünü (inceleme konusu üzerinde vardığı kanaati) ortaya koyması, varmış olduğu sonuçları aktarırken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunmamak kaydıyla, 6100 ve 6754 sayılı Kanunlara dayanmaktadır. Ancak bilirkişinin, hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaması, sahip olduğu özel ve teknik bilgiyi somut uyuşmazlığa uygulayarak vardığı kanaati ortaya koymayacağı anlamına gelmemektedir…

Bilirkişinin oy ve görüşü, gerekçesinin de ortaya konulması kaydıyla, mahkemeler yönünden bağlayıcı nitelikte bir delil değildir. ” şeklinde bir değerlendirmede bulunmuştur. Ve, “…sahip olduğu özel ve teknik bilgiyi mahkemeye iletmek veya bu bilgiyi somut uyuşmazlığa uygulamak suretiyle varmış olduğu sonuçları -yani oy ve görüşünü aktarmak hususunda kanunen yetkisi olan ve mahkeme kararı gereği tevdi edilen dosya bakımından bu yetkisini kullanmakla yükümlü bulunan bilirkişilerin, kusurluluk (asli/tali kusurlu, kusursuz, yüzdelik kusur oranı) konusunda herhangi bir değerlendirme yapamayacağı, uyuşmazlığın içeriğine bakılmaksızın her ne surette olursa olsun bir görüş belirtemeyeceği yolundaki dava konusu genel düzenleyici işlemin, 6100 ve 6754 sayılı Kanunların yukarıda aktarılan hükümlerinin lafzına ve amacına aykırı olduğu” sonucuna varmak suretiyle talep doğrultusunda Adalet Bakanlığı Bilirkişilik Daire Başkanlığının resmi internet sayfasında 07/09/2020 tarihinde yayımlanan Bilirkişilerin Uyacağı Rehber İlkeler ve Bilirkişi Raporlarında Bulunması Gereken Standartlar’ın 27. maddesinde yer alan “Bilirkişi münhasıran hâkimin yetkisinde olan, kusurluluk konusunda (asli/tali kusurlu, kusursuz, yüzdelik kusur oranı) herhangi bir değerlendirme yapamaz. Aksi yöndeki tutum bilirkişilik görevinin sınırlarını aşmayı ve hâkimin yerine geçmeyi ifade eder.” İbaresinin iptaline karar vermiştir. Burada aslında sorun kusurluluk konusundaki değerlendirmenin her zaman hakimin yetkisinde olan hukuki değerlendirme kapsamına girip girmemesinde düğümlenmektedir; ya da kusurluluğun tespiti çözümü uzmanlığı gerektiren özel veya teknik bir bilgiyi gerektirmekte olup olmadığında.

6754 s.Bil.K.m.3 de “Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz (2.fıkra).Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz (3.fıkra). Bilirkişilik Yönetmeliğinin 5.maddesinin 2.ve 3.fıkralarında, 49.maddesinde ve 55maddenin 4.fıkrasında da aynı içerikli hüküm tekrarlanmıştır. Ayrıca, hukuki konularda bilirkişinin görüş belirtip belirtmediği Yönetmeliğin 72.maddesinin 2.maddesinin d bendinde yer alan bilirkişinin denetim ve performans kaydında belirtilen bir durumdur. Ayrıca, 6100 s. HMK nun 266.maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.

Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” Hükmü yer almaktadır. Benzer hüküm aynı kanunun 279.maddesinin 4.fıkrasında da yer almaktadır. Mevzuatta yer alan tüm bu düzenlemeler ile Bilirkişilerin Uyacağı Rehber İlkeler ve Bilirkişi Raporlarında Bulunması Gereken Standartları ve özellikle iptale konu 27. Maddesini karşılaştırdığımızda bir çelişki olmadığını hatta düzenlemelerin birbirini tamamladığını söyleyebiliriz. Ancak “kusurluluk” ile ilgili olarak 27.madde düzenlemesinin hakimin münhasır yetkisine giren ve sadece hukuki bir kavram olmadığını, özel ve teknik yönü de olan bir kavram olduğunu göz önüne aldığımızda hükmün iptal gerekçesi daha bir anlaşılır olmaktadır. Örneğin, trafik kazalarında kusur oranının tespitinde bilirkişiler önemli rol oynar.

Ekspertiz incelemesinde bilirkişiler kazaya neden olan faktörleri, araçların hangi hızla gittiğini; kaza yerinde fren izi olup olmadığını ve diğer teknik verileri inceleyerek kusur oranını belirler. Tabi bu orana taraflar sigorta şirketi nezdinde veya mahkemeye başvurarak itiraz edebilirler. 31/07/2004 tarihli ve 25539 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 15. maddesi uyarınca, tahkikat dosyalan üzerinde incelemeler yaparak kusur oranı tespit etme yetkisinin sadece Trafik İhtisas Dairesine aittir. Ancak, işin bu özel ve teknik yönü yanında mahkemelerin gerekçelerini açıklayarak bu tür bilirkişi raporlarına hükmünü dayandırıp dayandırmamakta takdir ve değerlendirme hakkı bulunmaktadır.

Diğer bir ifade ile bilirkişi raporları kesin değil takdiri bir delildir ve hakimin karar vermesini kolaylaştırmış olsa da hakim bilirkişi raporu ile bağlı değildir. Bilirkişilerin Uyacağı Rehber İlkeler ve Bilirkişi Raporlarında Bulunması Gereken Standartları ve özellikle iptale konu 27.maddesinin iptal edilmiş olmasının sadece trafik kazalarında kusur oranının belirlenmesi gibi özel ve teknik yönü olan kusur belirlemeleri açısından bir netlik sağladığını; ancak bu durumda dahi bilirkişinin bilirkişi raporu düzenleme sürecinde hakimin yardımcısı olduğu ama hakim olmadığı gerçeğini değiştirmemektedir. Dolayısıyla, bilirkişilerin yukarıda belirtilen örnekte olduğu gibi kendilerine kusur belirleme konusunda görev verilen istisnai durumlar dışında kusur oranını belirleme, kusur oranında görüş belirtme yetkisi bulunmamaktadır. Bilirkişilerin Uyacağı Rehber İlkeler ve Bilirkişi Raporlarında Bulunması Gereken Standartları ve özellikle iptale konu 27.maddesinin iptal edilmiş olsa da bilirkişilerin hukuki anlamda kusur belirleme dahil hukuki değerlendirmede bulunma yasağının ve bu yasağa aykırı davranışın disiplin yaptırımının devam ettiği gerçeği unutulmamalıdır.

Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Bilirkişilik Daire başkanlığı “yargı Kararının Bildirimi” konulu ve 18.07.2025 Tarihli yazısı ile Danıştay’ın bahsi geçen kararı sonrası Bilirkişilerin Uyacağı Rehber İlkeler ve Bilirkişi raporlarında Bulunması Gereken Standartlar’ ın tekrar düzenlendiğini – 27.maddenin iptal nedeniyle çıkarıldığını_ ancak aynı zamanda bu Danıştay’ın iptal kararına karşı da temyiz kanun yoluna başvuracaklarını duyurmuştur. Bakanlıkça, kusur belirleme ve belirtme konusunun özel ve teknik uzmanlığın bir gereği olduğu durumlar hariç özellikle hakimin alanına giren hukuki nitelendirme anlamına gelecek kusur belirleme ve belirtmenin yapılmaması gerektiğine ilişkin bir düzenleme yoluna gidilebileceğini düşünüyorum, yine de yeni düzenlemenin ne şekilde olacağını ve temyiz sonucunu hep beraber görüp değerlendireceğiz.