Arabuluculukta dava şartı uygulaması, arabuluculuğun yaygınlaşmasını ve çok sayıda uyuşmazlığın davaya dönüşmeksizin dostane şekilde çözülmesini sağlamıştır. Kamuoyunda “zorunlu arabuluculuk” olarak bilinen bu uygulamada da “gönüllülük” esasına dayanılmaktadır. Arabuluculuğun adalete erişim engeline dönüşmemesi ve amacına uygun faydalı sonuçlar vermesi için Mahkemelerin “dava şartı” kapsamını kararlarıyla genişletmemesi önem arz etmektedir.
6325 sayılı Kanuna göre “ilgili kanunlarda arabulucuya BAŞVURULMUŞ” olması dava şartıdır.
Yargıtay 9. HD 2022/3398 K. 2022/5294 K. sayılı kararında; “Arabulucu sorumluluğunu usulünce yerine getirmeyip arabuluculuk faaliyetini sonlandırsa bile arabuluculuk dava şartı gerçekleşir.” demiştir.
Halbuki, bazı Mahkemeler bu incelemenin kapsamı dışına çıkarak; arabulucunun taraflara ulaşmak için yeterince çaba göstermediği, davet mektubunun tebligatla iletilmediği, toplantıya katılmayan taraflar olduğu gibi gerekçelerle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi yönünde kararlar vermektedir.
Taraflara ulaşılamaması, ulaşıldığı halde tarafların mazeretli/mazeretsiz toplantıya katılmaması gibi nedenlerle de arabuluculuğun sona ermesi mümkündür. Bu süreçte arabulucunun görevini özenle yürütüp yürütmediği disiplin sorumluluğuna ilişkindir. Taraflar toplantıya katılmadıysa geçerli mazeret bulunup bulunmadığı, sadece yargılama giderlerinin dağılımını etkiler. Arabulucu, tebligat yapmaz; taraflara elindeki iletişim vasıtalarıyla ulaşmaya çalışır.
İngiltere Büyükelçiliğinin davalı işveren taraf olduğu işe iade talepli bir davada (Ankara 36. İş Mah. 2024/90 E. 2025/135 K. 06/03/2025 T., Ankara BAM 9 HD. 2025/1131 E. 2025/1551 K. 29.05.2025 T.); arabulucu Adalet Bakanlığı/Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü kanalıyla iadeli taahhütlü (Türkçe) davet mektubu gönderdiği halde ve aynı zamanda e-posta ile de davet mektubu gönderdiği halde; Mahkeme, davalının usulüne uygun şekilde arabuluculuğa davet edilmediği, usuli işlemler tamamlanmadan davalının yokluğunda arabuluculuk süreci yürütüldüğü, usulüne uygun bir arabuluculuk süreci gerçekleştirilmediği gerekçesiyle DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN RED kararı vermiştir, karar istinaf mahkemesi tarafından onanarak kesinleşmiştir.
Süreci yürüten arabulucuya dava şartı arabuluculuk bittikten iki ay sonra, Adalet Bakanlığı/Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda; davet mektubunun Hukuki Alanda Uluslararası Adli Tebligat İşlemleri”ne ilişkin 16.11.2011 tarih ve 63-3 sayılı Bakanlıkları Genelgesine uygun olarak gönderilmesi gerektiğinden bahsedilmiştir. Bahse konu Genelgeye göre kurumlar arasında yazışma silsilesi izlenmeli, ayrıca yabancı dilde tercüme eklenmeli ve bu tercüme yeminli tercüman aracılığıyla olmalı ve notere onaylattırılmalıdır.
Halbuki, yukarıda da belirttiğimiz gibi; arabulucu resmi tebligat yapmaz; taraflara elindeki iletişim vasıtalarıyla ulaşmaya çalışır. Arabuluculuk yargılama değildir, hızlı ve ekonomik bir yol olan arabuluculuğa davet mektubu yargılamadaki dilekçelerin tebligat usulüne bağlanamaz. Dava şartı arabuluculuk süresi içinde bu usulün tamamlanması pratik olarak ihtimal dahilinde bile değildir. Dolayısıyla, Büyükelçiliklere karşı arabuluculuk aşamasını geçip dava açmak uygulamada imkansız hale getirilmekte ve adalete erişim engellenmektedir. Milli bağımsızlığımız açısından dahi vahimdir.
Bu konuda kafaları karıştıran bir diğer karar da; “Dava şartı olan zorunlu arabuluculuk başvurusunun; … dava açma süresi içerisinde yapılması gerekir.” şeklindedir. (Yargıtay 3. HD. 26/05/2025 2025/1495 E. 3048 K.) Özellikle kira uyuşmazlıklarında dava açma süresinin tespiti; varsa yazılı kira sözleşmesinin, ihtarnamenin, tapu kayıtlarının ve ilgili belgelerin pek çok unsur bakımından detaylı incelenmesini gerektirmektedir. Böylesi bir inceleme, arabuluculuk sürecini yargılamaya dönüştürecektir.
Özellikle avukat vekil bulunmayan çok sayıda dosya, dava şartı yokluğundan reddedilebilecektir.
Dava açma süresi başlamadan uyuşmazlığı arabuluculukta ele almak ve dava açma süresinin başlayacağı tarihe dönük anlaşma/anlaşmama iradesini ortaya koymak mümkündür. Yeter ki son tutanak ve anlaşma belgesinde uyuşmazlığın ilişkin olduğu sözleşme dönemi ve etkili olacağı tarihler net şekilde anlaşılsın.
Arabulucunun taraflara ulaşmakta ve her aşamada özen göstermesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan, arabulucunun kusuru bulunsa bile dava şartı yerine getirilmiş olur. Arabuluculuk süreci; taraflara ulaşılamamasına, ulaşılsa da tarafların mazeretli ya da mazeretsiz katılmamasına bağlı olarak toplantı yapılamaması sebebiyle sona erebilmektedir. Geçerli mazeret olup olmadığı, dava şartı yönünden değil, yargılama giderlerinin dağılımı bakımından incelenmelidir.
Arabuluculuğun adalete erişim engeline dönüşmemesi ve amacına uygun faydalı sonuçlar vermesi için Mahkemelerin “dava şartı” kapsamını kararlarıyla genişletmemesi önem arz etmektedir.