Tüketici Kredisi Nedeniyle Verilen Hapis, Takas, Mahsup ve Benzeri Onay ve Rıza Talimatları Nedeniyle Bankanın Emekli Maaşına Doğrudan Bloke Koymasının Mümkün Olup Olmadığı Hakkında İçtihatların Birleştirilmesi Kararının Değerlendirilmesi

Tüketici Kredisi Nedeniyle Verilen Hapis, Takas, Mahsup ve Benzeri Onay ve Rıza Talimatları Nedeniyle Bankanın Emekli Maaşına Doğrudan Bloke Koymasının Mümkün Olup Olmadığı Hakkında İçtihatların Birleştirilmesi Kararının Değerlendirilmesi

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, tüketici kredisi sözleşmeleri kapsamında emeklinin verdiği “hapis, takas, mahsup” gibi onay ve rıza talimatlarının geçerli olduğuna ve bankaların bu talimatlarla emekli maaşına doğrudan bloke koymasının mümkün olduğuna karar vermiştir.

Konu ile ilgili olarak Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 11. Hukuk Dairesi, kapatılan 13. Hukuk Dairesi ve kapatılan 19. Hukuk Dairesi arasındaki içtihat ve uygulama farklılığı, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca verilen 21/03/2025 tarihli ve E: 2022/2, K: 2025/1 sayılı karar ile giderilmiş, konu ile ilgili içtihadın birleştirilmesine karar verilmiştir. (İlgili karar 17 Temmuz 2025 tarihli ve 32958 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.)

Kararın Hukuki Gerekçesi:
Anayasa’nın 48. maddesindeki sözleşme özgürlüğüne dayanarak, tarafların özgür iradeleriyle verilen onayların geçerli olduğu ve yine 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26. Maddesine dayanarak, tarafların bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilecekleri savunulmuştur.
Bankalar lehine görüş, sözleşmeye dayanan rızanın bağlayıcı olduğu yönünde olup karar “oy çokluğu” ile alınmıştır.

İçtihadı birleştirmenin konusu tüketici kredisi nedeniyle verilen hapis, takas, mahsup ve benzeri onay ve rıza talimatları nedeniyle bankanın emekli maaşına doğrudan bloke koyup koyamayacağı hususudur. Bu noktada öncelikle içtihadı birleştirme başvurusuna konu tüm kararların taraflar arasındaki tüketici kredisi ilişkisinden kaynaklandığı, uyuşmazlıkların cebri icra aşamasında olmadığı, kesintilerin kredi kullanılan banka nezdinde bulunan emekli maaşı hesabından muaccel hâle gelmiş borçların taksitler hâlinde kredi hesabına aktarılması vb. yöntemle gerçekleştiği belirtilmelidir. Zira bu belirleme, eldeki içtihadı birleştirme kararının kapsamının ortaya konulması bakımından önemlidir.

Sözkonusu İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca;
Bankalar, tüketici kredisi için sözleşmeye açıkça konulan “maaş blokesi” yetkisini, vadesi geçmiş borçlar için emekli maaşına doğrudan bloke koymak suretiyle kullanabilecektir.
Kesinti, yalnızca muaccel (vadesi geçmiş) tutarlar için geçerli olacaktır.
Taksitlendirme yapılmışsa, yalnızca ödenmeyen kısım kadar bloke uygulanabilecektir.
Borçluların hakları açısından dikkat edilmesi gereken nokta: bu tür blokajlar, mahkeme kararı olmadan sözleşmeye dayalı şekilde gerçekleşebilir.
Emeklilerin, kredi sözleşmesini dikkatlice okumaları ve bu tarz rıza hükümlerine hangi şartlarda onay verdiklerini anlamaları önemlidir.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun vermiş olduğu tüketici kredilerinde bankaların emekli maaşına bloke koyabilmesini mümkün kılan bu karar, hukuk, finans ve tüketici hakları alanında önemli bir dönüm noktası olup çok önemli ve tartışmalı bir içtihattır. Aşağıda bu kararın hukuki, sosyal ve uygulamaya yönelik etkileri yorumlanmıştır.

Hukuki Değerlendirme
Sözleşme Özgürlüğü vs. Sosyal Güvence:
Karar, sözleşme serbestisini temel alarak, tüketici kredisi sırasında emeklinin verdiği rıza beyanını bağlayıcı saymaktadır. Ancak bu yaklaşım, Anayasa’nın sosyal devlet ilkesini ve emeklilerin “asgari geçim güvencesi” hakkını zorlayabilir.
Sözleşmedeki “rıza” ifadesi yeterli mi?
Bankaların emekli maaşına bloke koyabilmesi, sözleşmede açık ve belirgin bir şekilde yer almalıdır. Ancak çoğu zaman bu tür maddeler küçük puntolarla ve teknik dilde yazılmaktadır. Bu da tüketici lehine “açık irade” tartışmalarına yol açabilir.

Sosyal Açıdan Endişeler:
Emekliler kırılgan grupta: Ülkemizde emekli maaşları, genellikle temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyen bir düzeydedir. Kararla birlikte, borcunu ödeyemeyen bir emeklinin maaşının büyük kısmı bloke edilebilir. Bu da yoksulluğun derinleşmesi riskini artırır.
Tüketicinin korunması zayıflıyor: Tüketici kanunu uyarınca, zayıf konumda olan bireyin korunması gerekirken bu karar, bankanın elini güçlendiriyor ve tüketiciyi koruma mekanizmasını zayıflatıyor.

Bankacılık ve Uygulama Etkileri:
Bankalar artık, kredi verirken teminat olarak emekli maaşına bloke koymayı daha rahat talep edeceklerdir.
Bu, riskli gruplara kredi verilmesini artırabilir ama aynı zamanda borcunu ödeyemeyenler için yaşamı zorlaştırıcı sonuçlara yol açabilir.
Uygulamada, emeklilerin büyük kısmı kararın ne anlama geldiğini bilmiyor olabilir. Bu da dava ve itiraz süreçlerini artırabilir. Karar ile:

Bankalar için hukuki güvence sağlanmıştır.
Tüketici (özellikle emekli) için ekonomik risk doğmuştur.
Bankalar ve sözleşme özgürlüğü açısından değerlendirildiğinde;
Kişi, kredi alırken açıkça “maaşımdan kesinti yapılabilir” demişse, bu irade bağlayıcıdır. Bu yorum, Anayasa’nın 48. maddesindeki sözleşme serbestisine ve 6098 sayılı TBK’nın 26. maddesindeki sözleşme özgürlüğüne dayanır.
Finansal disiplin sağlanabilir: Bankalar, riskli gruplara kredi verirken teminat bulmakta zorlanmaktadır. Bu karar, bankaların kredi risklerini azaltmasını ve daha geniş kesimlere kredi sunmasını kolaylaştırır.

Tüketici ve sosyal devlet açısından değerlendirildiğinde;
Emekli maaşı, kişinin temel yaşamını sürdürebilmesi için devlet güvencesinde olan bir gelir kaynağı olup sosyal bir haktır. Bu gelire doğrudan müdahale edilmesi, Anayasa’nın 2. maddesindeki sosyal devlet ilkesi ile çelişebilir.
Rızanın gerçekliği tartışmalı: Sözleşmelerdeki onay cümleleri genellikle karmaşık, küçük puntolu ve anlaşılmaz şekilde yazılmaktadır. Dolayısıyla bu “rıza”, bilinçli bir tercih değil, fiili bir mecburiyet olabilir.
Emekli kesimi ekonomik olarak en kırılgan grup: Türkiye’de milyonlarca emekli, geçimini zar zor sağlamaktadır. Bu karar, onları borç sarmalına daha da açık hale getirebilir.

SONUÇ DEĞERLENDİRMESİ:
Yargı organları arasında içtihat farklılıklarının olması, hukukî güvenlik ilkesini ihlâl edip toplumun yargısal sisteme olan güvenini azaltarak hukukî istikrarsızlık yaratabileceğinden “içtihadı birleştirme” yoluyla bu istikrarsızlık giderilmeye çalışılmıştır. Ancak bu karar, hukuk tekniği açısından mantıklı görünse de sosyal adalet dengesi bakımından tartışmalıdır.
Hukuken bakıldığında: Karar, teknik olarak tutarlı ve Anayasa’nın 48. maddesi ve TBK’nun 26. maddesi ile desteklenebilir.
Etik ve toplumsal açıdan bakıldığında: Karar emeklilerin ekonomik güvenliğini zedeleme riski taşımaktadır ve sosyal devlet ilkesiyle tam uyumlu değildir.

Bu nedenle karar, “hukuken geçerli fakat sosyal adalet açısından tartışmalı” bir karardır. En doğru çözüm, bu alanın kanun koyucu tarafından net kurallarla düzenlenmesidir. Ancak bu şekilde hem tüketici hem de banka haklarının dengeli şekilde korunması mümkün olabilir.